top of page

Vedalaşamamak

Veda Ettim Sanmıştım…


Daha önce bir veda yazmıştım ya…

Sonra dönüp tekrar okudum onu.

Ve anladım ki, ben aslında hiç vedalaşmamışım.

Sadece içimdeki yangını susturmaya çalışmışım.

Ama olmadı. Çünkü sensiz de mutlu olunabiliyor evet,

ama o eksiklik hissi hiçbir yere gitmiyor.


Adının geçmediği bir günüm yok.

Varlığını unuttuğum birkaç saniye olabiliyor belki,

ama o saniyeler hiç saatlere dönüşmüyor.

Bazı şeylerde iyileştim, toparlandım.

Ama içimde o tanımlayamadığım duygu hâlâ yaşıyor.


Geçen yazımda demişim ki,

“Geri gelse bile, artık ben olmayacağım.”

Ne büyük laf etmişim…

Gerçek şu ki, gelse…

Koşarak gitmeyecek bir ben yok bu evrende.


Umarım aşk denen şey bu değildir.

Çünkü eğer buysa,

bu kadar acı veriyor olması çok anlamsız.

Senin gidişini aşmayı,

birine yeniden aşık olmayı çok istiyorum.

Ama kim gelse, senin yerini dolduramıyor.

Suçluluk hissi de geçmiyor.

Kimseye yeni bir şans veremiyorum.

Çünkü hiçbiri sen değil.


Senin kim olduğunu belki hâlâ tam bilmiyorum.

Ama ben sende bir şey gördüm.

Ve o şeyi o kadar çok sevdim ki…

Ona kıyamıyorum.

Ne unutabiliyorum,

ne de suçlayabiliyorum.

Sessizce ağlayıp özlemekten başka bir şey gelmiyor elimden.


İnsanın istenmediği bir yerde kalamaması ne kadar mantıklıysa,

o yeri delicesine özlemesi de o kadar delice.

Bu hissin kendisi bile yüzsüz hissettiriyor,

ama sanki haklı bir yüzsüzlük bu.

Zaten yanında değilim…

Ama içimde hâlâ senin yanındayım.


Her gün elim telefona, sana yazmaya gidiyor.

Ama ya gözündeki yerim daha da düşerse diye korkuyorum.

Bir kez düştüm, bir daha kaldıramam.


Ne yaptın bilmiyorum…

Atsan atılmıyor, satsan satılmıyor.

Eğer bir şansım olsa,

hiç tanımamış olmayı ister miydim seni?

Hayır.

Bin kere hayır.

Seninle yaşadığım hiçbir anıdan pişman değilim.

Seninle geçen her dakika,

hayatımın en güzel zamanıydı.


Hani bazen hissedersin ya,

"Kimse seni benim kadar sevmedi" dersin içinden…

Benimkisi tam da öyle.

Sen bilmiyorsun ama

bu hâl hâlâ içimde devam ediyor.

Sana son kez sarılamadığım için pişmanım.


Kafamda tekrar tekrar düşünüyorum,

evet, suçlu olduğum yerler var…

Ama o kopuş noktasını hâlâ anlayamıyorum.

Her şey iyiydi,

bir anda ne oldu?


Geçenlerde fal baktırdım.

“Hayatında biri var” dedi.

O günden beri sana yazmak istedikçe,

bu geliyor aklıma.

Bir başkasıyla mutlu olma ihtimalin.

Buna ağlayamıyorum bile.

Çünkü seni o kadar çok seviyorum ki…

Kiminle olursan ol,

tek dileğim mutlu olman.


Senden sonra rakı sevdam bitti.

Meyhanelerden nefret eder oldum.

Kimseye psikologluk yapmadım,

bana da kimse ilham olmadı.


Bazı bakışların, bazı sözlerin

öyle kazınmış ki içime…

Bazen kendimi değil de seni konuşuyormuşum gibi hissediyorum.

Sonra içimden biri uyarıyor:

“O artık yok, toparlan.”

Ama toparlanmak ne mümkün?

Sen yoksan bile,

kalbimde senin parçaların,

senin bıraktığın kırıklar var.


Şu an sadece iyi olmanı diliyorum.

Sensiz bu hayat tatsız,

ama yine de sen iyi ol.

Sana kötü geldiğim her an için özür dilerim.

Bu özlem içimde sonsuza kadar kalacak.

Evet, bunları okuyabilsen belki egon okşanırdı…

Ama ne önemi kaldı ki ?


Hep mutlu ol.

Çünkü sen…

Bu dünyanın en iyi adamısın.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page